5 Temmuz 1993 akşamı Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde PKK’lı teröristlerce katledilen 33 kişinin acısı, 26. yılında da yüreğimizi dağlıyor.
Katliam, bir akşam vakti, ezan okunurken 100’e yakın PKK militanının, köyü basmasıyla başladı. Önce, camiye giren cemaat zorla dışarı çıkarılarak sözlü propaganda yapıldı. Sonra, dışarıda olanlar ve seçilerek evlerinden alınıp getirilen 33 kişi topluca kurşuna dizildi, daha sonra köy ateşe verilerek 214 ev, okul ve camii yakıldı. Bu katliam, iki gün önce Sivas’ta 33 aydın ve ozanın yakılarak can verdiği Madımak Oteli katliamına misilleme algısı oluşturacak şekilde yapıldı. Başbağlar’da da Madımak’takiyle aynı sayıda insanımızın katledilmesinin yanı sıra, ‘Madımak’ın intikamı alındı’ şeklinde birlik ve beraberliğimize kastedecek, milletimizi ayrıştıracak mahiyette bildiri bırakılmasıyla açık bir kışkırtma olduğu belli olan her iki olay, onlarca ipucuna rağmen, özellikle Başbağlar katliamı, gereği gibi sorgulanmadı. 1994’te duruşmaları başlayan dava dosyası 1998’de takipsizlik kararıyla kapatıldı.
580 boş mermi kovanının balistik incelemesinin bile yapılmaması, kimi tanıklık ve itiraflara rağmen olayın adeta sümen altı edilerek zaman aşımına bırakılması ve en nihayet bir tek kişi bile soruşturulmadan davanın kapanması, adalet, vicdan, temiz toplum ve demokrasi adına haklı olarak derin şüphe ve endişelere yol açmıştır. Başbağlar, insanlıktan nasibini almamış bir vahşiliğin kalbimizde açtığı ve asla kapanmayacak derin bir yaradır. Başbağlar, emperyalist amaçlarını gerçekleştirmek için birlik ve beraberliğimizi, ektikleri düşmanlık tohumlarıyla parçalamak isteyen karanlık odakların kanlı oyunlarının bir başka yüzüdür.
Tam da 2 Temmuz’da tezgâhlanan Sivas olaylarının akabinde bu katliamın sahneye konması tesadüfî değildir; son derece organize ve iyi hesaplanmış bir provokasyondur. ‘Madımak’ın intikamı’ kamuflajı ve saptırmasıyla toplumda etnik ve mezhebi aidiyetler açık, vahşi, iğrenç bir kışkırtmayla harekete geçirilmek; şuursuz, sorumsuz, dengesiz tepki ve tutumlarla toplumun büyük kesimleri karşılıklı ve toptan suçlanmak istenmiştir.
İnancı, kültürel aidiyeti ne olursa olsun bu memleketin insanını suçlu ve hedef gösteren her tutum, tepki ve tavır, ancak, bizi birbirimize düşman ederek millî bütünlüğümüzü bölüp parçalamak isteyen dış güçlerin işine gelmiştir, gelecektir. Onlar, kendi amaçlarına hizmet eden hiçbir acıya, hicrana, ölüme üzülmezler. Hiç tereddüt edilmesin ki Madımak katliamını tertip edenler üç gün sonra Başbağlar katliamını hatta 23 yıl sonra 15 Temmuz’u tertip eden karanlık odaklardır.
Başbağlar da Madımak olayı da bu memleketin zenginlik olan farklılıklarını kaşıyıp kışkırtan düşman odakların kanlı tertibinin iki ölümcül sahnesidir. Biz Anadolu irfanı, aklı, izanı, vicdanı, feraseti, derin hissedişi ile her defasında bize yaşatılmak istenen felaketin, sabırla, sükûnetle, sevgi ve kardeşlikle üstesinden gelmişizdir. Ne acıları, öfkeleri yarıştıran ne parsellenmiş, ayrıştırılmış acılar üzerinden nefrete dayalı, nefret büyüten bir dil ve söylem, bu topraklarda yer bulamamıştır. Daha çok bağnaz cehaletten beslenerek köpürtülen siyasi veya ideolojik söylemlerle bizi birbirimize düşürmek isteyenlere izin de imkân da fırsat da vermedik, vermeyeceğiz.
Bugünlerde de aynı karanlık odakların ülkemizdeki sığınmacılar, hayat tarzları ve siyasi tercihler üzerinden insanımızı, özellik sosyal medya üzerinden, karşı karşıya getirme çabalarını görüyor, biliyoruz. Onlar ne yaparsa yapsın biz sağduyumuzu kaybetmeyeceğiz Kardeşliğimizi sonlandırmak isteyen fesat odaklarının amaçlarının farkında olarak millî birlik ve bütünlüğümüzü daha da tahkim edeceğiz. Oyuna gelmediğimiz her durumda tuzakları bozulacak, hesapları tutmayacaktır.