Hatay’ın bir evladı olarak İdlib’de verdiğimiz şehitlere Allah’tan rahmet diliyorum, büyük Türk milletinin başı sağ olsun. Gazilerimiz var, yaralılarımız var; onlara da Cenab-ı Allah’tan bir an önce şifa diliyorum. Yine, sözlerimin başında özellikle Reyhanlı, Kırıkhan ve Antakya’daki hastanelerimizde çalışan başhekimden doktoruna, hemşireden temizlik görevlisine kadar tüm hemşerilerimize teşekkür ediyorum. Gerçekten kahraman askerlerimizle -bizzat giderek Hatay Milletvekilleri olarak yerinde de müşahede ettik- o askerlerimizle, yaralı askerlerimizle birer evladı gibi, kardeşi gibi ilgileniyorlar. Mesai kavramı gözetmeden çalışıyorlar; mesaisi biten evine gitmiyor, nöbeti biten evine gitmiyor. Böyle, bu şekilde, bu şuurla çalışan sağlık görevlilerimize, bu yüce çatı altında, hepsine teşekkür ediyorum.
KIRK ASIRLIK TÜRK YURDU ECNEBİ ELİNDE ESİR KALAMAZ
Hatay’ın işgal dönemiyle ilgili bir anekdotla sözlerime başlamak istiyorum. Ana yurttan ayrı yaşamaya alışamayan Hataylılar her fırsatta Türkiye’den memleketlerinin işgalden kurtarılması talebinde bulunmuşlardır. Nitekim, Gazi Mustafa Kemal 15 Mart 1923’te Adana’ya geldiğinde Hataylılar kendisini karşılarlar. Adana’da Gazi’yi karşılayan kalabalığın önünde 2 levha, 4 hanım ve bunların önünde genç bir kız vardır. Bu kız Şenköylü Ayşe Fitnat’tı. Dokunaklı bir sesle: “Ey Ulu Gazi, bizi kurtar.” diye talepte bulundu. Mustafa Kemal genç kıza tarihe mal olan, kurtuluş vadeden bir cevap verdi: “Merak etme kızım, kırk asırlık Türk yurdu ecnebi elinde esir kalamaz.” Bu söz, o günden sonra bütün sancak Türkleri tarafından kurtuluş için bir senet olarak kabul edilmiştir.
ECDAT YADİGARI VATAN TOPRAĞI HATAY
Konumuz Hatay. Önce KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı “Hatay gibi Türkiye’ye bağlanmayacağım, ikinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım.” dedi, arkasından da ne büyük bir tesadüf ki Rusya merkezli bir gazetede Hatay’ın çalıntı şehir olduğuna dair bir makaleyi hep birlikte okuduk. Tabii, biz bu açıklamaları birbirinden bağımsız bir şekilde okumuyoruz ancak bizi üzen, Rusya’nın tavrından ziyade, kendimizden bildiklerimizin bu büyük davaya ihanetleridir. Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki Suriye rejimi savaştan önce de yıllarca hep okullarda coğrafya kitaplarında hem de hava durumu bültenlerinde Hatay’ı kendi toprağı olarak zaten gösteriyorlardı. Biz Hataylılar Suriye’deki rejimin Hatay üzerindeki hain emellerini çok iyi biliyor ve yakından takip ediyorduk, günün birinde bu meseleyi daha büyük ölçekte gündeme getirecekleri de zaten hesaplamalarımız içerisindeydi. Suriye yıllarca psikolojik harbin bütün unsurlarıyla Hatay’ı ele geçirmek için içerideki iş birlikçileri vasıtasıyla çalışmalarına devam ediyordu. İlişkilerin iyi olduğu dönemde dahi bu asılsız iddiaların peşini hiç bırakmadılar, hatta son olarak Suriye’nin sözde Dışişleri Bakanı Velid Muallim Ağustos 2018’de Fars Haber Ajansına verdiği demeçte “Hatay bizim toprağımız. Onlara rağmen oraya geri döneceğiz.” demişti. Kendisine demeci verdiği Lazkiye’ye en yakın noktamızdan, Yayladağı’ndan Yayladağlı hemşehrilerimizle birlikte gerekli cevabı Hatay’ın bir evladı olarak vermiştim. Bugüne kadar Suriye’nin Hatay’la ilgili tüm faaliyetleri içte ve dışta devletimiz tarafından takip ediliyordu. Bu ecdat yadigârı vatan toprağında yaşayan tüm vatansever Hataylılar ise gerektiği zaman gerekli cevabı vermekten de hiç geri durmadılar.
İDLİB DEMEK, HATAY DEMEKTİR
Hatay’ın son zamanlarda haksız ve mesnetsiz iddialarla gündeme taşınma gayretlerinin köküne iyice bakmak gerekir. Şayet konuyu iyi irdelediğimiz takdirde karşılaşacağımız cevap ise bizce şu şekildedir: Günün birinde, Rusya destekli Suriye’nin, Hatay meselesini gündeme taşıyacağını zaten bekliyorduk. Ancak açıklamalara bakılırsa planlarının tarihini öne çektiklerini görüyoruz. Bunun sebebinin İdlib’de yürütülen Bahar Kalkanı Harekâtı olduğunun da farkındayız. Akılları sıra, İdlib’de yaşadıklarının intikamını Hatay’ı tartışmaya açarak alacaklarını zannediyorlar. Bu vesileyle, İdlib’deki varlığımızın ne kadar önemli olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim. “İdlib’de ne işimiz var?” diyen çevrelerin şunu iyi bilmesi gerekiyor ki Sayın Genel Başkanımızın ifadesiyle “İdlib demek, Hatay demektir.”
HATAY’DA GÖZÜ OLANIN GÖZÜNÜ OYARIZ; HATAY’A ELİNİ UZATANIN DA ELİNİ KESERİZ
Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği şekliyle, yarın Hatay’da bu mücadeleyi vermemek adına bugün İdlib’deyiz, İdlib’i kontrol altına almadan Hatay’ı sağlama alamayız. “Gidip Suriye rejimiyle görüşün.” diyenler bilmelidir ki Suriye rejiminin gözü yıllardır vatan toprağı Hatay’dadır. Vatan toprağında gözü olanlarla oturup ne konuşacağız? Dışarıdan olaylara bakıp ahkâm kesmek kolay, buyurun Hatay’a gelin ve başta Hatay olmak üzere memleketimizin ne denli bir göç ile karşı karşıya kaldığını hep birlikte görün. Mehmetçik’in İdlib’deki mücadelesi haklı bir mücadeledir, bu mücadelenin, asırlık planları yerle bir ettiğini hep birlikte görmekteyiz. Kamışlı’dan İdlib’e kadar değil, Kamışlı’dan Türkmen Dağı’na kadar olan sınırlarımız her türlü terör ve göç tehdidinden kurtulana dek bu mücadele devam edecektir. Buradan bir kez daha ve güçlü bir şekilde ifade etmek isterim ki Hatay’da gözü olanın gözünü oyarız; Hatay’a elini uzatanın da elini keseriz.