CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, Covid-19 salgını kapsamında Sağlık Bakanlığı ve hükümetin Dünya Sağlık Örgütü kodlama sistemini uygulamayıp vaka ve ölüm sayılarını düşük gösterdiğini, tedbirlerin gevşetilmesinin asıl nedeninin salgının yavaşlaması değil ekonomik sıkıntı yaşayan hükümetin, ülke ekonomisini canlandırmak ve salgını siyasi olarak en az zararla atlatmak adına vatandaşların normalleşerek para harcamasını teşvik ederek piyasaya sıcak para girişini sağlamak ve turizm gibi sektörleri canlandırmak olduğunu söyledi. Şahin, Corona virüs salgını kapsamındaki tedbirlerin gevşetilmesinin ana sebebinin, sıkı uygulamalarla yapılan izolasyon, sosyal mesafe, sokağa çıkma yasaklarıyla son günlerde yeni vaka sayısının azalması ile hükümetin ‘‘Artık hastanelerde yer açılıyor, dışarı çıkın para harcayın, ekonomi kıpırdasın. Enfekte olup buyurun gelin, hastanelerde yer var.’ demesi olduğunu söyleyerek ‘‘Tahminlerime göre hastanelerdeki doluluk %100’e yaklaşınca ve turizm sezonu sonuna doğru tedbirler tekrar sıkılaşacak.’’ dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili Av.Suzan Şahin, Covid-19 salgını kapsamında Sağlık Bakanlığı ve hükümetin Dünya Sağlık Örgütü kodlama sistemini uygulamayıp vaka ve ölüm sayılarını düşük gösterdiğini, tedbirlerin gevşetilmesinin asıl nedeninin salgının yavaşlaması değil ekonomik sıkıntı yaşayan hükümetin, ülke ekonomisini canlandırmak ve salgını siyasi olarak en az zararla atlatmak adına vatandaşların normalleşerek para harcamasını teşvik ederek piyasaya sıcak para girişini sağlamak ve turizm gibi sektörleri canlandırmak olduğunu, bunun da beraberinde insanlarda önlem alınmama riski doğurması, halkta gevşeme durumu yaratması ve insanların sokağa çıkması, sosyal mesafe kuralına tam anlamıyla uymaması, işi ciddiye almaması ve salgının yayılımının artmasına neden olacağını söyleyerek konuyu meclis gündemine taşıdı.
HÜKÜMET, DÜNYANIN KABUL ETTİĞİ VİRÜS BULAŞMA KATSAYISI DÜŞÜK GÖSTERMEYE ÇALIŞIYOR
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın cevaplaması için 25 soru soran Suzan Şahin yaptığı açıklamada ‘‘Virüs bulaştırma katsayı ya da kısa adıyla R0 (R-naught), Türkçe karşılığı temel çoğalma ya da üreme sayısı olarak ifade edilmektedir. Virüsün bulaştığı kişi sayısını gösteren R0, temel çoğalma sayısı gerçek hayatta pek var olmayan, ideal bir ortamdaki yayılımı göstermektedir. Örneğin, bu sayının 3 olduğu bir durumda; virüsü taşıyan kişinin, herhangi bir önlem alınmaması halinde, virüsü taşımayan ya da aşı olmamış kişilerin bulunduğu, yani virüsün daha hiç var olmadığı bir ortamda 3 kişiye daha bulaştıracağı anlamına gelmektedir. Virüsün ne kadar bulaşıcı olduğunun tespitinde kullanılan R0 ile bulaşma hızına dayanarak salgının ne ölçüde ve ne kadar büyüklükte risk yaratacağı tahmin edilmektedir. Bu veriden hareketle salgın sırasında alınan önlemlerin ne kadar etkili olduğu ortaya konmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan ilk hesaplamalara göre R0 sayısı 1,4 ile 2,5 arasında gösterilirken, Mart ayında hesaplamalarda yapılan güncellemelerle bu sayı 2 ile 2,5
arasına çıkartılmıştır. R0 sayısının 1’in altında olması durumunda, virüsün yayılımının zaman içerisinde sona ereceği öngörülürken, sayının 1’in üzerinde olmasının da bulaşıcılığın ve salgının süreceğinin işareti olarak görülmektedir. Bu nedenle bugün birçok ülke tarafından Corona virüs pandemisiyle salgın kapsamında R0 sayısının 1’in altına çekilmesi hedeflenmektedir. Türkiye’de ise R0 sayısı hakkında kamuoyuyla paylaşılmış kapsamlı bir çalışma bulunmamaktadır. Sadece Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 3 Nisan 2020 tarihinde yaptığı açıklamada İstanbul’da 1 kişinin 16 kişiye bulaştırdığı ve ardından 13 Mayıs 2020 tarihinde yaptığı açıklamada ‘R0 değerinin İstanbul’da bir bölgede 16’ya kadar çıktığını biliyoruz ama il bazında baktığımızda 4,5 ila 5’i gördüğümüz dönemler oldu. Şu anda Türkiye genelinde 1,56 olduğunu söyleyebilirim’ demiştir.’’ dedi.
DSÖ’NÜN KODLAMA SİSTEMİ UYGULANMAYIP VAKA VE ÖLÜM SAYILARI GİZLENMEYE ÇALIŞILIYOR
CHP’li Şahin, Türkiye’de Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği kodlama sistemlerinin kullanılmadığı ve R0 sayısının hesaplamasında kullanılacak epidemiyolojik verilerin yayımlanmadığına dikkat çekerek, ‘‘Dünya Sağlık Örgütü Covid-19 hastalığı için iki uluslararası kod (U07.1 ve U07.2) önerdi. İlk kod (U07.1) testlerle tanısı konulmuş kesin pozitif vakalar için, ikinci kod (U07.2) ise testi negatif çıksa da klinik-epidemiyolojik açıdan kuşkulu/olası vakalar için kullanılıyor. Yani hastalığın tüm belirtilerini göstermesine rağmen testi negatif çıkan vakalar. Bu vakalar ‘Covid-19 virüs tanımlanmamış’ kodu olarak bildiriliyor. Ancak ikinci kod Türkiye tarafından kullanılmıyor. Bazı ölümler kayıtlara “bulaşıcı hastalık ya da doğal ölüm” olarak geçmeye devam ediyor. Türk Tabipler Birliği bu kodun kullanılmamasının salgının gerçek boyutunun ortaya çıkmasını engellediğini savunuyor. Sağlık Bakanı, yaptığı bir basın toplantısında bu konudaki soruya DSÖ’nün “şüpheli” kodunu PCR testi yapılmayan ülkeler için önerdiğini, PCR testi yapabilen Türkiye içinse “doğrulanmış vaka” şeklinde kod verdiğini o nedenle ikinci kodu kullanmaya gerek duymadıklarını söyledi. Ancak kazın ayağı öyle değil! DSÖ’nün vaka kodlarıyla ilgili açıklamasından sonra New York’ta test yapılmamış ama klinik, epidemiyolojik, radyolojik olarak Covid-19 bulgusu saptanmış ölen hastalara da Covid-19 tanısı verilerek sayının ikiye katlandığı ortada. Yani ABD’de de PCR testi yapılıyor ve test yapılmadan tomografi ve sürüntü analiziyle Covid-19 belirtisi gösteren hastalara ikinci kod verilerek sayılara bu hastalar ekleniyor. ABD’nin yanı sıra PCR testi yapan İngiltere, İskoçya, Almanya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde de test yapılmasına rağmen 2.kod verilebiliyor ve sayılar şeffaf olarak açıklanıyor. Aslında bakan gazetecinin sorduğu soruya da tam yanıt vermedi. Hep bir algı operasyonu var. DSÖ bizi övüyor, diyorlar. DSÖ Başkanı Türkiye’yi övmedi, yardım yaptığımız için teşekkür etti sadece. Salgınla mücadelede Bilim Kurulu Kararlarını hiçe sayarak, Saray’ın ekonomik ve siyasi süzgecinden geçirerek tedbirleri gevşeterek halk sağlığını tehlikeye atan AKP vaka ve ölüm sayıları konusunda başından beri yalan söylüyor! Hiçbir zaman şeffaf olmadılar. Sayıları düşük gösteriyorlar ki bunu bir başarı olarak gösterip siyasi rant elde edebilsinler!’’ ifadelerini kullandı.
DSÖ’nün 2 kodun da kullanımını önerdiğini, bunun yapılmamasının pandemi sırasında ölüm sayılarının az gözükmesine yol açtığını söyleyen Şahin, böylece sorunun boyutunun tam olarak belirlenemediğini ve alınması gereken halk sağlığı önlemlerinin yeterince alınmaması riskinin doğduğunun altını çizerek, ‘‘Türkiye’deki kodlamada Covid-19 negatif çıkanlar için ölüm nedeni olarak DSÖ tarafından önerilen “virüs tanımlanmamış Covid-19” kodu kullanılmadığı için viral pnömoni, bulaşıcı hastalık veya doğal ölüm kodları yazılarak veriler açıklanıyor. Kodlamadan dolayı Covid-19’dan ölenler ve vaka sayısı muhtemelen çok daha fazla, 2-3 katı daha fazla. Ama hükümet bunu bir başarı gibi göstermek ve iç siyasete malzeme yapmak için başından beri algı operasyonuna yapıyor. Bu gerçekler ortadayken
bilim insanları tarafından alınan önlemlerin gevşetilmesi konusunda erken davranıldığına dikkat çekilirken, R0 sayısının 1’in altına düşürülmeden bu önlemlere devam edilmesi ve düşürülmesi için alınabilecek çok sayıda önlem olduğunu ancak bunlar arasında sokağa çıkma kısıtlamaları, sosyal mesafe ve izolasyonun büyük önem taşıdığını belirtilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi Direktörü tarafından yapılan açıklamada da Türkiye, Belarus, Ukrayna, İngiltere ve Rusya gibi bazı ülkelerde azalma yerine artış olduğuna dikkat çekilirken, salgın sonrasına geçiş döneminde hareket kısıtlılığı uygulamalarını azaltıp toplumları kalıcı bir biçimde yeniden açarken dikkatli, kararlı ve istikrarlı bir çıkış stratejisi izlenmesi gerektiğini vurgulanmaktadır. Buna göre karar süreçlerini halk sağlığı ve epidemiyolojik veriler yönlendirmeli, bu anlamda geçtiğimiz hafta Alışveriş merkezleri, birebir temasın en fazla olduğu berber ve kuaförlerin açılma kararı ile önlemlerin gevşetilmesi bu tablonun iyi olup olmadığı konusunda çeşitli soruları ortaya çıkarmaktadır.’’ dedi.
‘‘ARTIK HASTANELERDE YER AÇILIYOR, DIŞARI ÇIKIN PARA HARCAYIN, EKONOMİ KIPIRDASIN. ENFEKTE OLUP BUYURUN GELİN, HASTANELERDE YER VAR!’’
AKP hükümetinin vaka ve ölüm sayılarının az göstermesinin asıl nedeninin önlem alınmama riski doğurması, halkta gevşeme durumu yaratması ve insanların sokağa çıkması, sosyal mesafe kuralına tam anlamıyla uymaması, işi ciddiye almaması sonucunu doğuracağını belirten Suzan Şahin, ekonomik sıkıntı yaşayan hükümetin, ülke ekonomisini canlandırmak ve salgını siyasi olarak en az zararla atlatmak adına tedbirleri gevşeterek insanların normalleşerek para harcamasını teşvik ederek piyasaya sıcak para girişini sağlamak ve turizm gibi sektörleri canlandırma gayretinde olduğunu söyledi.
Şahin, ‘‘Son zamanlarda tedbirleri gevşetmelerinin ana sebebi, ilk başlarda sıkı uygulamalarla yapılan izolasyon, sosyal mesafe, sokağa çıkma yasaklarıyla son günlerde yeni vaka sayısı azaldı. Hastanelerdeki doluluk oranı azaldı. Şimdi hükümet resmen ‘artık hastanelerde yer açılıyor, dışarı çıkın para harcayın, ekonomi kıpırdasın. Enfekte olup buyurun gelin, hastanelerde yer var’ diyor. Tahminlerime göre hastanelerdeki doluluk %100’e yaklaşınca ve turizm sezonu sonuna doğru tedbirler tekrar sıkılaşacak. Ki AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tedbirleri gevşettiklerini açıkladığı basın toplantısında ‘Normalleşmeye dönüyoruz, ancak gidişata göre tedbirleri tekrar sıkılaştırıp tekrar gevşetebiliriz.’ açıklaması bunu doğruluyor. Resmen kendi ikballeri ve batırdıkları ekonominin daha kötüye gitmemesi için halkın sağlığıyla kumar oynuyorlar’’ dedi.
CHP’li Şahin’in Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya sorduğu sorular ise şöyle;
1. Önlemlerin gevşetilmesi konusunda alınan kararlar (parklar, avmler ve bulaşı riskinin en yüksek olduğu berber ve kuaförler ile turizm bölgelerinin açılması ve maçların başlatılması) hangi bilimsel temele dayanmaktadır? Bu konuda alınan kararlar konusunda ekonomik çıkarlar yanında insan sağlığı yeterince gözetilmiş midir?
2. Kararların Bilim Kurulu tavsiyesi ile bakanlık süzgecinden geçirilerek verildiği söylenmektedir. Bilim Kurulu tavsiyesi ile örtüşmeyen uygulamalar var mıdır? Varsa bunlar nelerdir?
3. Bilim kurulu tavsiye kararları şeffaf olarak kamuoyu ile paylaşılacak mıdır?
4. Salgının yayılma hızı ve salgına karşı yürütülen savaşımın zaman içerisindeki başarısını ölçmek ve değerlendirmek amacıyla kullanılan göstergelerden birisi olan R0 sayısı, bugüne kadar neden açıklanmamıştır? Ülkemizde salgının başladığı günden bu yana R0 değeri ve bu değerdeki değişim nedir?
5. Dünya Sağlık Örgütü tarafından COVID-19 hastalığı için önerilen uluslararası tanı kodları (ICD-10 U07.1 ve U07.2) neden kullanılmamaktadır?
6. Yaptığız bir basın toplantısında bu konudaki soruya DSÖ’nün “şüpheli” kodunu PCR testi yapılmayan ülkeler için önerdiğini, PCR testi yapabilen Türkiye içinse “doğrulanmış vaka” şeklinde kod verdiğini o nedenle ikinci kodu kullanmaya gerek duymadıklarını söylediniz. DSÖ’nün vaka kodlarıyla ilgili açıklamasından sonra New York’ta test yapılmamış ama klinik, epidemiyolojik, radyolojik olarak Covid-19 bulgusu saptanmış ölen hastalara da Covid-19 tanısı verilerek sayının ikiye katlandığı ortadayken ve ABD’nin yanı sıra PCR testi yapan İngiltere, İskoçya, Almanya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde de test yapılmasına rağmen 2.kod verilebiliyor ve sayılar şeffaf olarak açıklanıyor neden böyle bir açıklama yapılmıştır? Eğer Türkiye’de de PCR testi yanında 2.kod kullanılsaydı vaka ve ölüm sayıları ne olacaktı? İlk vakanın görüldüğü günden bu yana PCR testi uygulanmayan ancak Covid-19 belirtileri ile hastanelere başvuran ve hayatını kaybeden kaç vatandaşımız vardır?
7. İlk Corona virüs vakasının görüldüğü tarihten bu yana tanısı doğrulanmış olguların ikamet ettikleri il ve ilçelere göre yaş ve cinsiyete göre dağılımları nedir?
8. Tanısı doğrulanmış olguların yurt dışı temas öyküsü ülkelere göre nasıl bir dağılım göstermektedir?
9. Ülkemizde vakanın ilk görüldüğü tarihten bu yana kaç ilde ve kaç merkezde test yapılmaktadır?
10. Vakanın ilk görüldüğü günden bu yana her bir tanı/tarama testinden kaç adet yapılmıştır? Günlere göre her bir tanı/tarama test tipi için pozitif sonuçlanan test sayısı nedir? İlk testi negatif olup ikinci kez test yapılanlarda pozitiflik oranı nedir?
11. Kaç tip tanı/tarama testi kullanılmaktadır? Kullanılan testlerin geçerlilik özellikleri (duyarlılık, seçicilik, pozitif ve negatif öngörü değerleri) nasıldır?
12. Hastalardan örnek alınması ile test sonuçlarının sağlık kurumlarına, ilgili hekimlere ve hastalara bildirilmesi arasındaki süre kaç gündür?
13. Tanısı doğrulanmış olgulardaki (ateş, öksürük, nefes darlığı, ishal vb) dağılımı nasıldır?
14. Tanısı doğrulanmış olgulardaki akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografi bulguları nelerdir?
15. Tanısı doğrulanmamış olguların ne kadarına akciğer grafisi ve/veya bilgisayarlı tomografi yapılmıştır?
16. Tanısı doğrulanmamış olguların kaçında Covid-19 hastalığı için klasik veya muhtemel görüntüleme bulguları saptanmıştır?
17. Pozitif görüntüleme bulguları (akciğer grafisi ve/veya bilgisayarlı tomografi) ile tanının doğrulanması arasında ne kadar süre vardır?
18. Yurt çapında günde kaç test yapılması planlanmaktadır?
19. Tanı merkezlerine ulaşan örnek sayıları ile test sonuçları neden her bir merkez tarafından yürütülmemekte?
20. Vakanın çıktığı ilk günden bu yana illere göre tanısı doğrulanmış ya da olası/kuşkulu Covid-19 hasta yatırılan hastane sayısı kaçtır? Bu hastanelerin kurumsal/sektörel (Sağlık Bakanlığı, kamu üniversitesi, vakıf üniversitesi, özel sektör) dağılımı nedir?
21. Tanısı doğrulanmış olgularda bugüne kadar kullanılan ilaçlar nedir? Bu ilaçların tedaviye yanıt oranı nedir? Bu ilaçların yurt çapındaki miktarı ve illere göre dağılımı nedir? Hastaneler bazında bu ilaçların dağıtımı yeterli düzeyde midir? Hastanelerin
kaçında ilaç eksikliği yaşanmıştır? Öngörülen hasta sayısına göre ilaç stoku yeterli midir?
22. İllere göre yoğun bakım ünitelerindeki yatak ventilatör sayısı nedir? Bu sayılar öngörülen hasta sayısını karşılayabilecek düzeyde midir? Olası yetersizlikler için hangi önlemler düşünülmektedir?
23. Tanısı doğrulanmış sağlık çalışanı sayısı nedir? Bunların meslek (hekim, hemşire, sağlık teknisyeni vb), kurum (ASM, 2. basamak ve 3. basamak hastane) ve il dağılımı nedir?
24. Bugüne kadar test yapılan sağlık çalışanı sayısı nedir? Hastalarla temas halinde bulunan ve enfekte olma olasılığı yüksek olan sağlık çalışanlarının tamamına ne kadar sürede test yapılması öngörülmektedir?
25. Kişisel koruyucu malzeme stoğu ve üretim kapasitemiz ne düzeydedir? Bu malzemelerin hastanelere dağıtılmasında yeterli organizasyon sağlanabilmekte midir?