Virüsün hayatımıza girmesiyle beraber bir tutam “Nefesin” ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anladık. Hayatta en çok tüketilen yaşanan “Nefes ve Aşk’ın” kıymetini kapatılan evlerimizde yalnız kalınca bir hayli öğrendik. İnsanların yaşam sürecinde aşkların, ihtirasların ve ölümün habersizce geldiği anlarda yazdığım öykülerim, şiirlerim… Yüreğimde selası verilmiş dirilerim var benim. Bir de selâsı verildiği halde yüreğimden atamadıklarım.
Bazen gündüzler gece, gecelerse gündüzdü…
Hüzün dolardı gönlüme…
Gönlümse kâğıda kaleme dökerdi içini, bir “Nefes ve Aşk’ın” öyküleri şiirleri böyle doğardı. O gün yaşantısında kiminin hüznünü, kiminin sevincini yansıtan, kimininse aşkını anlatan.
Aşkımı aşkına bir tarif etsen.
Çıkmaz içinde çıkmazlardayım.
Bir nefes aldırıp bir ses verseydin,
Ömrümün gönlümün sultanı sensin!
Birine yanıp kül olduysan Nefes ve Aşk’la, bir başkasını artık ısıtamazsın. Bu hayat çarkında benim de hayatımda bir Aşk oldu, tıpkı sizlerin de yaşantısında bir Aşkın olabileceği gibi insanların hayallerde avunduklarını gördüm. Ben de bir nebze olsa bu öykülerle sizlerin yaşantısından aşkın bir nefes kadar güzel olan kesitlerini aldım!
Sizleri anlattım… Sizleri yazdım…
Aşk ne sen unuttun beni, ne de ben vazgeçtim senden. Ama öyle bir haldeyiz ki ne sen arıyorsun beni. Ne de ben soruyorum. İşte bu ‘Nefes ve Aşk‘ öyküleri, şiirleri böyle doğdu gün ışığında böyle hayat buldu…