BİR ASİ KAPANIR, BİN ASİ DÖNERİM SANA
Bir çirkinliğin hikâyesidir bu. Gazetem de en kıymetli sütunlarım da böylesine bir yazıya yer verdiğim için öncelikle kendimden, sonra da okuyucularımdan özür diliyorum….
Aciz, insan şikayet eder..
Asil, insan idare eder
Basit, insan iftira eder..
Sabırlı, insan azmeder…
Şükür süz, insan beddua eder….
O’NUN İDDİALARINI İNCELEYELİM
Yüz Karası, sözlük anlamı: Utanılacak bir durum veya yüz kiri…
Ahlaksız, sözlük anlamı: Dürüst davranmayan, kötü huylu, terbiyesiz
Bir insan hiç tanımadığın, tek bir kere 5 dakika dahi sohbet etmediği, en ufak bir manevi ya da maddi ticaretinin olmadığı, iyi ya da kötü tek bir paylaşımının bulunmadığı bir insana, bir kadına, bir gazeteciye, bir anneye niçin bu derece olumsuz negatif ve kötü olabilir?
Yıllardır süre gelen bu gerginlik kimlerin nasıl işine yarıyor?
Bu gerginliğin adı kedi ulaşamadığı ciğere mundar der olabilir mi?
ÖNCE OLAYI TEKNİK YÖNDEN İNCELEYELİM
Ben Hatay Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi ve İskenderun Temsilcisiyim.
Hatay Gazeteciler Cemiyeti tüm bölgeye hâkim resmiyet kazanmış Başbakanlığa bağlı tek cemiyettir.
İlçelerde bulunan Cemiyetlerin herhangi bir resmiyetleri bulunmamakla birlikte mahalli cemiyetlerdir.
Örneğin bu yazıyı yazmak yerine Cemiyetime sığınabilir ve senin adına, bir yöneticiye hakaretten, mesleki itibarını zedeleyici davranışlarından dolayı bir deklarasyon yayınlatabilirdim.
Ve emin ol hepsi inanarak güvenerek ve isteyerek yanımda olurlar…
Lakin ben işlerimi genellikle önce kendim halletmeyi severim…
Bu nedenle okuyacaklarını doğru analiz etmelisin.
İPE GİDECEĞİMİ BİLSEM DÖNMEM YOLUMDAN..
Bak beyefendi, sadece küçük insanlar küçük görür, aşağılar ve olayları basite indirger…
Bu nedenle mesleğime ve bulunduğum konuma saygılı bir yazı oluşturabilme gayretindeyim….
Senin yaptığın şekilde küçük ayrıntıları yazarak, burada daha fazla mesleğimi alaşağı etmek istemiyorum…
Çünkü ben Gazeteciliğin hala kutsal bir meslek olduğuna inanmaya çalışanlardanım…
KONUMUZ YEREL GAZETELER
Rakamlar yazmak ve bunu kamuyu ile paylaşmak meslek ahlakıma hiç uygun gelmiyor.
Bu nedenle çok genelleme yapmak durumundayım.
Haftalık bir gazete nin ayakta kalabilmesi için aylık maliyeti en az 5 bin TL dir..
Bu günlükler de iki ,hatta üç katına kadar artış gösterebilir….
Yerel Gazeteler Can Çekişiyor Dedim
O Kadar Mert Davrandım Ki Bunların İçinde Bende Varım Diyebildim.
PEKİ, YA SEN, SEN NE KADAR MERTSİN?
Erkek tanımı itibarı ile cinsiyeti işaret etse de erkeklik genellikle yürek işidir.
Kabul etmek gerekiyor ki, mesleki itibar yerler de bunun birçok nedeni var elbette.
Öncelikle sosyal medya ve hızı
İtibarı zedeleyici gazeteciyim diye gezenler
Ve Türkiye’nin ekonomik dar boğazı gibi nedenlerle yerel basın can çekişiyor.
Ha ısrarla 200 TL ye gazete çıkar ve ayakta kalırsın diyorsan, söz ben sana her hafta 200 TL vereyim beni ayakta tut.
YEREL BASIN DA YAPTIRIM VE DİPLOMA
Bak, bilirim ki sen yıllardır bu konu da feryat etmektesin. Hatta adliye ye gidip suç duyurusun da bulunduğun zamanları bile hatırlıyorum.
Şimdi her meslekte bir alaylı, bir de mektepli vardır.
İskenderun Medyasın da bildiğim kadarı ile şu anda mektepli hiç yok, alaylı da yetişmiyor.
Öylesine nefret tohumlu örnekler varken burada alaylı yetişmesi de pek olası görünmüyor.
Sana gelince
Türkiye genelinde yasalarla yönetilen MEDYA kurumunda kendince küçük hesaplarınla ezebileceklerini, ezebilme hatta yok edebilme gayreti içerisindesin.
Kaldı ki BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ilkesi nin içinde zulüm, hakaret ve terbiyesizlik yaparak meslekten sindirme diye bir kanun bulunmamaktadır.
Eğer böyle bir kanun var ise yaklaşık 150 üyesi olan bir cemiyetin yöneticisiyim.
O zaman tüm üyelerimizi terbiyesizce, haddimizi aşarak, insan haklarını ihlal ederek sindirmeye çalışalım.
Ancak daha önemlisi bir yerleri, birilerini aşağılayabilmek için önce kendimize çuvaldızı batırmamız gerekmiyor mu?
ÖRNEĞİN SEN…..
Sen ne kadar basın yayın ahlak kurallarını uyguluyorsun?
Diploman var mı? Nereden mezunsun?
Bu meslekte gerçekten saygın bir konumda mısın?
Bulunduğun kurum var ise ve orada yönetici isen saygı çerçevesinde insan hak özgürlüklerine riayet ederek yönetebiliyor musun?
Senin gazeten ne zaman düzenli çıktı?
Son bir yıldır ben dâhil senin üyen olan haftalık gazetelerin hangisi düzenli çıktı?
Ve kaç tane çıktı? Hangi aralıklarla çıktılar?
Tek tek isim vermek meslek etiğine aykırı sen bilmiyorsan ben liste halinde gönderebilirim.
O kurum yok iken bu derece Ali Kıran Baş Kesen olabiliyor muydun?
Gerçekten Gazetecilik senin yaptığın şekil ise bizlere beni örnek alın diyebilir misin?
Düzenli çıkmayan gazeteleri kapattırma hayalindesin .Ancak ne kerametse o gazeteleri çıkmayan üyelerinin değil sadece ASİ HABERİ kapattırma derdindesin..
Sana özel Asi yi kapatabilmen için bir kanun çıkartalım ister misin ?.
BİR ASİ kapanır, ant olsun BİN ASİ ile çıkarım karşına.
Senin adaletin, senin yargıların, senin gazeteciliğin, senin ahlakın sadece ters düştüklerine işliyor ise…
Sen o kurumun hala saygın bir yöneticisi olduğundan bahsedebilirmisin?
ELİN GELİNİ İLE GERDEĞE GİRMEK KOLAY
Evet, Yerel Basın kan kaybediyor demiştik. Çünkü şartlar ağır ekonomi berbat Türkiye geneli sıkıntı büyük vs vs…
Evet biz can çekişiyoruz çünkü..
Kira ödemediğimiz bir kurum da kalmıyoruz!
Elektrik, su, internet, telefon faturalarımızı bir kurum çatısından ödetmiyoruz.
Eleman ve diğer giderlerimizi bir kurum adı altında bir yerlerden tahsil etmeye çalışmıyoruz.
Vergi ve zorunlu giderlerimizi yine bu çatı sayesinde karşılamıyoruz.
Hatta arabamız yok ama olsaydı da kurumun suyu ile arabamızı yıkamıyoruz.
Senden daha büyük bir kurumun yöneticisiyim lakin bulunduğum kurum adına hiç tahsilat yapmadım. Bulunduğum kurumu şahsıma aitmiş gibi izlenim uyandırmadım.
Bulunduğum kuruma sevdiklerim, adamlarım gelsin şeklinde parsellemedim…
Bulunduğum Kurumu özel statülü malım ilan etmedim.
Ve bulunduğum kurum aracılığı ile sağa, sola telefonlar ederek başkalarının ekmeği ile oynama gayretinde olmadım….
Ve bulunduğum kurumun makamına güvenerek, o gelirse, ben gelmem, diyecek kadar hiç küçülmedim.
Çünkü sadece zavallı insanlar şikâyet eder!
Zavallı insanlar toplum ahlak etik kurallarını bilmez..
Zavallı insanlar sahip oldukları makamı sarhoşça hunharca, psikolojisi devir daim yaparak kullanırlar.
Çünkü kurumlar kişiler ile anılmaz….
Sahi sen bu koltuğun ağırlığını taşıyabildiğine inanıyor musun?
Oysa sağlam bir kişilik her yerde, her ortama dimdik girebilen, onurla durabilendir. Sağlam kişilik kişileri şikâyet ederek değil hoşgörü ve sevgi sanatı ile yönetendir.
Ve sağlam bir kişilik kimsenin varlığından rahatsızlık duymadan her toplumda durabilendir
YÜZKARASI, AHLAKSIZ, KİM OLABİLİR?
Bak Asansör de Yüzkarası ve Ahlaksız diye haykırmıştın hatırladın mı?
Yüzkarası ve ahlaksız cümleleri nin yukarıda sözlük anlamını açıkladım. Şimdi de değimsel olarak yüzkarası ve ahlaksızı irdeleyelim istiyorum.
Tabi ayrıntılara girmeyerek daha fazla küçülmeyelim adına.
Mesela ne yaparsak bu ithamlar bir biri ile örtüşebilir?
Şu tabloya bir bakalım….
Mesela bazılarını yanımda çalıştırırken iş adamlarına gönderip haftalık 200 TL alıyorsun. Gönderdiğim yerlere git her gün 200 TL alırsın deseydim!
Yanımda çalıştırdıklarımı gece yarıları taciz etseydim!
Yanımda çalışanlara özel duygular beslediğimi ilan etseydim ve hatta onlara ekmeği ile gözdağı verseydim.
YA DA……
Geçmişte bağlı bulunduğum federasyona utanmadan bir kadın gazeteciyi şikayet etseydim ve bu şikayetlerimden dolayı o federasyon daki üyeliğim askıya alınsaydı …..
Oda ve kurumları arayıp tehdit etseydim ve dahası bulunduğum kurumun üyeleri üzerinde baskı yaparak o toplantıya gitmeyeceksiniz deseydim !’!’
Üyelerime diğer cemiyet ten istifa edin yoksa….. Diye gözdağı verseydim..
Meslek hayatımda canım sıkıldıkça el altı, bel altı tehditler savursaydım.
Meslek hayatımda Belediyeleri haraca bağlamaya çalışsaydım.
Haracın yolu kesilince ağzıma tabanca dayasalardı ve ben hala istifa etmeseydim…
Meslek hayatım da yapmayın yasak dediğim her şeyi ben yapsaydım.
Yüzkarası ve ahlaksız olurdum…
Ama yukarıda ki utanç tablosunu kim yapmış bilmiyorum, ben sadece olsaydı, olsaydık ihtimallerinden yola çıktım.
Ama en acısı nedir biliyor musunuz böylesine utanç verici olayları kim yapmışsa buna bir çoğunluğun sessizliği var. Adı her ne ise bunu da bir hikâye ile taçlandıralım.
İYİ VE KÖTÜ KOMUTAN
Zamanın birin de bir yerlerde bir iyi, birde kötü, komutan varmış.
Askerler kötü komutanın etrafında pervane olur iyi komutana bakmazlarmış bile.
Lakin bir çatışma çıkmış, hikâye bu ya kötü komutana mermi isabet etmiş ve ölmüş.
İyi komutan askerlerinin ruh halini bildiği için, onlara hiçbir zaman sitem etmemiş, kızmamış, hatta hep hoş görmüş.
Lakin kötü komutan öldüğü halde hala iyi komutanı dinlemiyor olduklarını anlayınca sormuş Askerlerim o öldü artık benim emirlerim geçerlidir haydi harekete devam edelim demiş.
Lakin askerler yerlerinden kıpırdamadan kötü komutanın etrafında öylece duruyorlarmış. Ve bir asker iyi komutana dönmüş ‘Yok komutanım sizin dediklerinizi yapamayız!
Niçin demiş iyi komutan.
Askerde demiş ki şimdi bu kötü komutan öldü ya…… yeniden dirilirse………! Demiş.
BİR İNSAN NİÇİN SÜREKLİ SİNİRLİ VE KÜFÜRBAZDIR
Toplum içinde uygunsuz kelimeleri kontrolsüz bir şekilde kullanma hastalığı olan Koprolali, Tourette sendromu nun bir türü olarak biliniyor.
Koprolali, Tourette sendromu’nun bir özelliği olan, istemsiz şekilde küfretme rahatsızlığıdır. Koprolali, kültürel olarak tabu olan ya da genellikle sosyal kullanım için uygun olmayan bütün sözcükleri kapsar. Tourette sendromu bir disinhibisyon bozukluğu olduğundan kompulsif küfür tamamen kontrol edilemez olabilir. Kişinin kendi seslendirmesini kontrol edememesi sosyal ve profesyonel yaşamının sarsılmasına neden olabilir.
Koprolali, karmaşık bir ses tikiyle tanımlanır ve şüphesiz, Tourette sendromunun en dikkat çekici, sosyal açıdan sıkıntı verici ve çarpıcı belirtisidir
Koprolali, Lesch-Nyhan sendromu gibi diğer psikiyatrik bozuklukların da tipik bir belirtisidir
Bu bozukluğun risk faktörleri, iletişimin ve konuşmanın bozulmasıdır
Tourette sendromlu kişiler genellikle sinirlendikleri ya da hoşnut olmadıkları için değil, kontrol edilemeyen dürtüleri nedeniyle sıkıntı çekerler
Koprolali, şizofreni (hastanın gerçeklikle olan ilişkisini kaybettiği, sosyal aktivitelerden çekildiği ve tuhaf davranışlar sergilediği, düşünceyle ilgili ciddi bir psikiyatrik bozukluk) gibi bir duruma yol açabilir
BİR KADINA GÜCÜNÜ YETİRMEYE ÇALIŞMAK
BEYNİN DEĞİL AMA BEDENİN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ İŞARET EDER
BU YAZI AYNI ZAMAN DA BİR SUÇ DUYURUSUDUR.
Bana bir şey olması halinde işaret ettiğim kişi hakkın da yasal işlemlerin yapılması talebidir…
Kadınım fiziksel olarak bir erkeğe gücümün yetmeyeceğinin bilincindeyim.
Üstüme yürüdüğünde tutmasalardı bana ne yapacaktın? Merak ettim….
Yıllarca kadına şiddeti yazan ben
Kadın ölümlerini, kadın ayrıcalıklarını uzmanlık konum olarak bitiren bana sen ne yapacaktın?
Beyinsel olarak benden üstünlüğün var mı? Yukarıdaki yazıyı okuyanlar buna elbette karar verecektir.
Anneyim utanma duyuların olsaydı bir anneye bu tarz bir saldırı ile yaklaşmazdın.
Unutma sende babasın ve bu duygu bu sorumluluk sende utanma ve saygı duygularını harekete geçirmeliydi!
Senin karına, senin kızlarına, aynısını yapsalardı nasıl davranırdın?
Ve şunu bilmez misin ki dünya daki adaletin ötesinde ilahi adalet mutlak bir gün tecelli eder!
Ama hepsinden önemlisi şunu dikkatle vurguluyorum ben sana ve senin gibilere rağmen bu memlekette saygı gören, tüm engellemelerine rağmen hakkıyla ekmek yiyen bir gazeteciyim.
MESLEĞİME SAYGIM VAR VE BU SAYGI NIN TOPLUMDA KARŞILIĞI VAR…
Gerçekten emek vererek, alın terimle, dişimle, tırnağımla, bu mesleğe ve kutsiyetine uygun hareket etmeye gayret ediyorum.
Sana rağmen!
Ve biliyormusun ki bu güne dek hiç kimse ama hiç kimse tarafından ret edilmedim.
Gittiğim tüm kurumlar, tüm belediye başkanları, tüm siyasiler fikirsel ters düştüklerim dâhil tüm iş adamları beni hep kapıda karşılamış ve kapıya uğurlamışlardır.
Karşılığı sadece emeğim olan işimde yazılarım ve ben bir orduyuz..
O çoğunluk sandığın içi boş, çıkar ya da korku kalabalıklarına tek başıma, ama hep tek başıma, direnecek gücüm hep oldu.
Çakma mafya hikâyelerim hiç olmadı.
Adaletin yetmediği, kitlendiği, sözün bittiği yerde….
Elbette ben de bilirim dilinizi….Sayenizde öğrendim kaba kuvvete nasıl direnilir, nasıl sokaklarda tek başına bir kadın yürünür.
İnsan olma, insan kalma, gayretlerimin arasın da birde savunma sanatını öğrendim. İt ve çakal kavramlarında ne yapılır?
Hangi dil kimlerle konuşulur?
Bunun için nasıl bir çevre gereklidir?
İşte sen ve senin gibiler bana, bunu da öğretti.
Bu nedenle anladığın her dili konuşabilir, anlayacağın her dilde seni ve gibilerini karşılaşabilirim sorun yok.
Hani çocuklarımızı eğitirken deriz ki dayak yeme, dayak at, sokak kültürü savunma sanatının en iyi yoludur.
İŞTE O SENİN İYİ BİLDİĞİNİ SANDIĞIN ÇAKMA MAFYA KÜLTÜRÜNÜ DE ÖĞRENEREK BU GÜNE GELDİM. BU SAATTEN SONRA BANA HER YOL BAĞDAT….
ANLADIN SEN ONU ….))))
Dip not: Bu yazı da isimler ve kurumlar açıklanmadı. Çünkü ben bazı çocukların babalarından, bazı kadınların eşlerinden utanmasını hiç istemiyorum.
Kadınca, annece, Bir koruma iç güdüsünün yanında meslek ahlakımın da bana yakıştığı biçimini tercih ettim ..
Sağlıcakla kalın….